Giriş yap
Arama
En son konular
Anahtar-kelime
Facebook Sayfamız
Istatistikler
Toplam 62 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: ipek
Kullanıcılarımız toplam 1456 mesaj attılar bunda 485 konu
Kimler hatta?
Toplam 5 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 5 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 78 kişi Ptsi 31 Tem. 2017 - 23:20 tarihinde online oldu.
GİZLİ YARAM
Keyf-i Mizah :: Edebiyat :: Şiir :: Sizin Mısralarınızdan
1 sayfadaki 1 sayfası
GİZLİ YARAM
Benden yazmamı istiyorsun günlerdir
Tek kanatlı solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim
Sana neyi anlatayım? gizli yaram ?
Ruhumu yaktıktan sonra artık damarlarımda dolaşan sensizliğin tenimi yakan acısını mı? O acıyı uyutsun diye sığındığım ama sevgini orda da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüzgarları mı? Odamın tavanındaki, yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin o sonsuz çatlakların altında, sen diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümleri mi? Gözlerinden özgürlüğe akan mavi nehirlerde boğulduğum canım sevgilim, söyle; sana neyi anlatayım?
Şimdi burada değilsin Ama duyuyorsun beni biliyorum, kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur: Bak yoksun bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun; yüreğimdeki bu yıldızsız, bu dipsiz karanlık gece Yokluğun ; odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken, gözlerinde unuttuğum dalgın gözlerim Yokluğun; gönül bahçenden kopartıp verdiğin için soldurmayıp kuruttuğum ve tıpkı sevdam gibi sonsuzluğa mahkum ettiğim bu kırmızı güllerin, sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar, peçetelere yazdığın şiirlerin, hediyelerini sardığın paket kağıtların, sen gidince; hala sen kokuyordur diye üzerime giydiğim ve derin derin soluduğum giysilerin
Yokluğun; elinin, kokunun, soluğunun değdiği her şeyi dünyanın en kıymetli hazinesi gibi saklayan, bu yari deli, bu hayattan kopuk ruhum Kapat gözlerini ve bana bak Ben diye ne varsa gördüğün, iste o senin yokluğun
Söyle, sana neyi anlatayım?
O hep çok uzağımdaki, yüzü bir başkasına dönük aşkını anlatırdın Dehşetle izlerdim seni Bir annenin karşılıksız şefkatiyle dinlerdim, tek söz bile etmeden Sarardım yaralarını; o morlukların ve yara izlerinin acısını dudaklarımla alır, yokluğunda kanayan kalbimin karanlık odalarında saklar; elinin, kokunun ve soluğunun değdiği her şey gibi onları da biriktirirdim
Ve sonra giderdin
Beni, ay ışığının rutubet kokulu duvarlarına vurduğu, tek odalı sensizliğimde aşkımla, deliliğimle, bu hayata hep yabancı ruhumla bir başıma Şimdi benden sana hayattan daha kötü davranmamı istiyorsun Sırf sana, seçimlerine ve hayatına duyduğum saygıdan "Neden biraz olsun kendine merhamet duymuyorsun" diyerek seni koruma hakkını bile kendinde görmeyen bu yaralı ruhumdan sana kötü davranmasını istiyorsun Her gece sen diye koynunda uyuduğum ölümün o soğuk nefesi, gözlerimi kapatmadan önce, artık şahidi olduğum hayatının vücudunda bıraktığı o yaraları, morlukları, savruluşları iyileştirmesi için, seçimlerinle mutlu olman için Tanrıya dualar eden benden, sana kötü davranmamı istiyorsun, öyle mi?
Şimdi burada değilsin Ama beni duyabiliyorsun, biliyorum Kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur Bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var
Aşk Hala yüzünde taşıdığın o derin, o bir türlü iyileşmeyen yara izin değildir sevgili O iz hırstır, o iz bencilliktir, o iz sana değil kendine tapan bir ihtirastır O iz senin o sonsuz ve hep kendini kanatan merhametin gibi değil O iz sen gibi değil sevgili Sen hep sana hayat kadar kötü davrananları sevdin Sakin benden de bunu isteme ne olur, yapamam gizli yaram
Sen beni hiç tanımadığın bir kentin tek odalı ve rutubet kokan bir evinde, aşkıma ve ölümüme bıraktın Beni soluksuz, umutsuz, sensiz bıraktın Benim o kırılgan öfkem yalnızca kendi yüreğimi kanattı; senin yüzündeki o kutsal ama o artık durmadan kanayan ışığı değil İsyanlarımın çığlığı bu kimsesiz ömrüme saplandı hep; senin özgürlüğüne değil Fırtınalarında sürüklendi aşkımız Korkularının, yaralı geçmişinin, savruk benliğinin dalgalarında beni kaybedip kaybedip sonra yeniden buldun Seni hep uzaklara çağıran o yalnızlık rüzgarının alabora ettiği parçalanmış düşlerini yeniden topladım sensizlik sürgünlerimde Kanayan sevdamı, vurgunu olduğum yüzündeki o kutsal ışıkla sardım Sığındığım bu huzurun bedelinin hayatımla ödedim hep Bilmediğim yollardan geçtim kanatarak kendimi Ve şimdi sorular cevaplarını buldu Sükunetin ve güvenin o bilge dinginliginde süzülüyor aşkımız Artık, biliyorsun ki; sevgimin inadı hiç kırılmayacak Yüzümde gördüğün, o bu dünyaya ait olmayan iyilik ve en zor anlarımda çıktığını söylediğin o "yasadışı gülümseyiş" bir kez olsun sönmeyecek Benim sonsuzluk meleğim, gizli yaram, affet ama, bedeli ebedi sensizlik olsa dahi sana hayattan daha kötü davranmayacağım
Günlerdir sana yeniden yazmamı istiyorsun benden
Sana neyi anlatayım;
"Her sarnıç küflü bir yağmuru,
Her sevda bir ayrılığı yaşar"
ancak sana şiirlerimi acı sözlerimi anlatayım,
gizli yaram kaldın ebedi
haydi artık kesersin sorularını sana neyi anlatayımki
gizli yaram ben kendime anlatırım seni ağlar sızarım
ben yüreğime anlatırım seni ta derinlere
yanan kanayan aşkınla sevdanla dağlanmış yüreğim
gizli yaram sana neyi anlatayım
Tek kanatlı solgun düşlerimi, yüzünde kanayan o kutsal ışıkla aydınlatan sonsuzluk meleğim
Sana neyi anlatayım? gizli yaram ?
Ruhumu yaktıktan sonra artık damarlarımda dolaşan sensizliğin tenimi yakan acısını mı? O acıyı uyutsun diye sığındığım ama sevgini orda da hep ama hep kaybettiğim soğuk rüzgarları mı? Odamın tavanındaki, yoksulluğumu ve kimsesizliğimi harç yapıp içine doldurduğum o derin o sonsuz çatlakların altında, sen diye her gece koynuna girdiğim o zamansız ölümleri mi? Gözlerinden özgürlüğe akan mavi nehirlerde boğulduğum canım sevgilim, söyle; sana neyi anlatayım?
Şimdi burada değilsin Ama duyuyorsun beni biliyorum, kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur: Bak yoksun bunun anlamını biliyor musun? Yokluğun; yüreğimdeki bu yıldızsız, bu dipsiz karanlık gece Yokluğun ; odamın duvarlarına astığım suretlerine bakarken, gözlerinde unuttuğum dalgın gözlerim Yokluğun; gönül bahçenden kopartıp verdiğin için soldurmayıp kuruttuğum ve tıpkı sevdam gibi sonsuzluğa mahkum ettiğim bu kırmızı güllerin, sırf kalemini değdirdiğin için atmaya kıyamadığım bu kağıtlar, peçetelere yazdığın şiirlerin, hediyelerini sardığın paket kağıtların, sen gidince; hala sen kokuyordur diye üzerime giydiğim ve derin derin soluduğum giysilerin
Yokluğun; elinin, kokunun, soluğunun değdiği her şeyi dünyanın en kıymetli hazinesi gibi saklayan, bu yari deli, bu hayattan kopuk ruhum Kapat gözlerini ve bana bak Ben diye ne varsa gördüğün, iste o senin yokluğun
Söyle, sana neyi anlatayım?
O hep çok uzağımdaki, yüzü bir başkasına dönük aşkını anlatırdın Dehşetle izlerdim seni Bir annenin karşılıksız şefkatiyle dinlerdim, tek söz bile etmeden Sarardım yaralarını; o morlukların ve yara izlerinin acısını dudaklarımla alır, yokluğunda kanayan kalbimin karanlık odalarında saklar; elinin, kokunun ve soluğunun değdiği her şey gibi onları da biriktirirdim
Ve sonra giderdin
Beni, ay ışığının rutubet kokulu duvarlarına vurduğu, tek odalı sensizliğimde aşkımla, deliliğimle, bu hayata hep yabancı ruhumla bir başıma Şimdi benden sana hayattan daha kötü davranmamı istiyorsun Sırf sana, seçimlerine ve hayatına duyduğum saygıdan "Neden biraz olsun kendine merhamet duymuyorsun" diyerek seni koruma hakkını bile kendinde görmeyen bu yaralı ruhumdan sana kötü davranmasını istiyorsun Her gece sen diye koynunda uyuduğum ölümün o soğuk nefesi, gözlerimi kapatmadan önce, artık şahidi olduğum hayatının vücudunda bıraktığı o yaraları, morlukları, savruluşları iyileştirmesi için, seçimlerinle mutlu olman için Tanrıya dualar eden benden, sana kötü davranmamı istiyorsun, öyle mi?
Şimdi burada değilsin Ama beni duyabiliyorsun, biliyorum Kapat gözlerini benim için ve dinle ne olur Bunu sana ancak bir kez söylemeye cesaretim var
Aşk Hala yüzünde taşıdığın o derin, o bir türlü iyileşmeyen yara izin değildir sevgili O iz hırstır, o iz bencilliktir, o iz sana değil kendine tapan bir ihtirastır O iz senin o sonsuz ve hep kendini kanatan merhametin gibi değil O iz sen gibi değil sevgili Sen hep sana hayat kadar kötü davrananları sevdin Sakin benden de bunu isteme ne olur, yapamam gizli yaram
Sen beni hiç tanımadığın bir kentin tek odalı ve rutubet kokan bir evinde, aşkıma ve ölümüme bıraktın Beni soluksuz, umutsuz, sensiz bıraktın Benim o kırılgan öfkem yalnızca kendi yüreğimi kanattı; senin yüzündeki o kutsal ama o artık durmadan kanayan ışığı değil İsyanlarımın çığlığı bu kimsesiz ömrüme saplandı hep; senin özgürlüğüne değil Fırtınalarında sürüklendi aşkımız Korkularının, yaralı geçmişinin, savruk benliğinin dalgalarında beni kaybedip kaybedip sonra yeniden buldun Seni hep uzaklara çağıran o yalnızlık rüzgarının alabora ettiği parçalanmış düşlerini yeniden topladım sensizlik sürgünlerimde Kanayan sevdamı, vurgunu olduğum yüzündeki o kutsal ışıkla sardım Sığındığım bu huzurun bedelinin hayatımla ödedim hep Bilmediğim yollardan geçtim kanatarak kendimi Ve şimdi sorular cevaplarını buldu Sükunetin ve güvenin o bilge dinginliginde süzülüyor aşkımız Artık, biliyorsun ki; sevgimin inadı hiç kırılmayacak Yüzümde gördüğün, o bu dünyaya ait olmayan iyilik ve en zor anlarımda çıktığını söylediğin o "yasadışı gülümseyiş" bir kez olsun sönmeyecek Benim sonsuzluk meleğim, gizli yaram, affet ama, bedeli ebedi sensizlik olsa dahi sana hayattan daha kötü davranmayacağım
Günlerdir sana yeniden yazmamı istiyorsun benden
Sana neyi anlatayım;
"Her sarnıç küflü bir yağmuru,
Her sevda bir ayrılığı yaşar"
ancak sana şiirlerimi acı sözlerimi anlatayım,
gizli yaram kaldın ebedi
haydi artık kesersin sorularını sana neyi anlatayımki
gizli yaram ben kendime anlatırım seni ağlar sızarım
ben yüreğime anlatırım seni ta derinlere
yanan kanayan aşkınla sevdanla dağlanmış yüreğim
gizli yaram sana neyi anlatayım
KABUS- Moderatör
- Ruh Hali :
Zodyak :
çin astrolojisi :
Mesaj Sayısı : 35
Rep Gücü : 99
Başarı Sistemi : 5
Kayıt tarihi : 27/04/09
Yaş : 32
Nerden : istanbul
Lakap : KIRIK
Keyf-i Mizah :: Edebiyat :: Şiir :: Sizin Mısralarınızdan
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz 21 Kas. 2010 - 2:05 tarafından Keyf-i Mizah
» Google Maps’den Yol Tarifi Alma
Paz 21 Kas. 2010 - 2:05 tarafından Keyf-i Mizah
» Msn Virüs Şakası
Paz 21 Kas. 2010 - 2:02 tarafından Keyf-i Mizah
» Msn' de Sevdiklerinize Sürpriz Yapın :)
Paz 21 Kas. 2010 - 2:02 tarafından Keyf-i Mizah
» Alfabetik Şekiller
Paz 21 Kas. 2010 - 2:01 tarafından Keyf-i Mizah
» Çevrimdışı Girenleri Görmek
Paz 21 Kas. 2010 - 1:59 tarafından Keyf-i Mizah
» Mirkelam - Hatıralar...
Paz 21 Kas. 2010 - 1:44 tarafından Keyf-i Mizah
» Yalın - Günaydın...
Paz 21 Kas. 2010 - 1:43 tarafından Keyf-i Mizah
» Kenan Doğulu - Bugünüm Sensiz Geçti...
Paz 21 Kas. 2010 - 1:42 tarafından Keyf-i Mizah
» Grup Gündoğarken - Gördüğüme Sevindim...
Paz 21 Kas. 2010 - 1:40 tarafından Keyf-i Mizah
» Sezen Aksu - Bile Bile...
Paz 21 Kas. 2010 - 1:39 tarafından Keyf-i Mizah
» Karavan Yolculuğu
Paz 21 Kas. 2010 - 1:28 tarafından Keyf-i Mizah
» Ölümcül Saç Modası
Paz 21 Kas. 2010 - 1:28 tarafından Keyf-i Mizah
» Ayıbın Bu Kadarı
Paz 21 Kas. 2010 - 1:27 tarafından Keyf-i Mizah
» Kızarmış tavuktan çıkan sesler
Paz 21 Kas. 2010 - 1:25 tarafından Keyf-i Mizah